Modern İnsanın İnançsızlığı, Bağımlılık Sarmalı ve Varoluşsal Boşluk Prof. Dr. Kürşat Şahin Yıldırımer ile Özel Röportaj Giderek hızlanan bir dünyada, insan artık neye inandığını değil, neden inanması gerektiğini sorguluyor. Tüketim, bağımlılık ve yalnızlık üçgeninde sıkışan modern bireyin içsel çöküşünü, uluslararası çalışmalarıyla tanınan Prof. Dr. Kürşat Şahin Yıldırımer ile konuştuk. “Anlam dışarıda bulunmaz, içeride inşa edilir.” — Prof….
Giderek hızlanan bir dünyada, insan artık neye inandığını değil, neden inanması gerektiğini sorguluyor. Tüketim, bağımlılık ve yalnızlık üçgeninde sıkışan modern bireyin içsel çöküşünü, uluslararası çalışmalarıyla tanınan Prof. Dr. Kürşat Şahin Yıldırımer ile konuştuk.
“Anlam dışarıda bulunmaz, içeride inşa edilir.” — Prof. Dr. Kürşat Şahin Yıldırımer
İnançsızlığın anlam yitimine ve ruhsal tükenişe nasıl dönüştüğünü; insanın kendinden kopuşunu ve yeniden bulma cesaretini bu söyleşide ele aldık. Yıldırımer Hoca; Bauman’ın akışkan modernitesi, Frankl’ın anlam arayışı ve Rollo May’in cesaret vurgusundan yola çıkarak günümüz insanının ruh haritasını yorumladı.
Çünkü artık insan “neden yaşadığını” değil, “nasıl daha fazla tüketebileceğini” soruyor. Zygmunt Bauman’ın “akışkan modernite” dediği dönemde yaşıyoruz; her şey geçici, bağlar zayıf, değerler buharlaşıyor. Bu da insanı hem anlamdan hem kendinden koparıyor. Anlam arayışı, ruhu beslemek yerine artık insanı yoran bir döngüye dönüştü.
Kesinlikle öyle. Bu bağımlılıklar bir “boşluk tamir etme girişimi”. İnsan, kaybettiği anlamın yerini geçici zevklerle doldurmaya çalışıyor; ama her defasında daha fazla boşlukla karşılaşıyor. Psikiyatrist Viktor Frankl’ın dediği gibi, “İnsanı yaşatan koşullar değil, o koşullara yüklediği anlamdır.” Anlamı kaybeden birey, duygusal boşluğu maddeyle, eğlenceyle ya da sanal bir dünyayla doldurmaya çalışıyor — fakat hiçbir şey insanın kendiyle barışını sağlayamıyor.
İlginizi Çekebilir: Bağımlılığın Gölgesinden Çıkmak: Psikolojik Destek Yaklaşımları
Evet, çünkü konforla cesaret bir arada yaşamıyor. Modern insan risk almak istemiyor; acıya, belirsizliğe tahammülü yok. Halbuki Rollo May’in söylediği o varoluşsal cesaret, insanın içsel bir direnişidir. Anlam yaratmak, sadece Tanrı’ya inanmak değil; kendi içindeki Tanrısallığa, yani vicdana, değerlere ve emeğe inanabilmektir. Günümüz bireyi artık “inanmak” yerine “görünmek” istiyor. Bu yüzden de görünürlük uğruna kendiliğini tüketiyor.
İlginizi Çekebilir: Kaygı Bozukluğu EMDR Refleksoloji ve Psikoterapi Yaklaşımları
Bugün inançsızlık sadece Tanrı’dan kopuş değil, anlamdan kopuştur. İnsan artık kendisine bile inanmıyor. Gerçek ilişkilerin yerini sanal bağlar, gerçek duyguların yerini emoji’ler aldı. Her şey simülasyon: mutluluk da, aşk da, hatta acı bile filtreli. Byung-Chul Han’ın ifadesiyle, “Yorgunluk toplumu, başarı baskısı altında kendi kendini tüketen bireylerin toplumudur.” İnsan başarıdan öyle yoruldu ki, artık mutlu olmayı bile unuttu.
Elbette. Çıkış yolu yine insanın içinde. Anlam dışarıda bulunmaz, içeride inşa edilir. Kendi iç sesini duymayı, kendini affetmeyi öğrenen birey yeniden inançla, sevgiyle, üretkenlikle bağ kurabilir. Anlam, tüketimden değil; üretimden, emekten, ilişkiden doğar. Frankl’ın dediği gibi: “Yaşamanın bir anlamı vardır; o anlamı bulmak insanın sorumluluğudur.” İnsanın kendini yeniden anlamlandırması, hem psikolojik hem de manevi bir devrimdir. Bu devrim sessizdir ama en derin iyileşme ondan doğar.
Kendinizi kıyaslamayın. Bir başkasının hayatına bakarak kendi değerini ölçmeyin. Ruhunuzu hızın değil, sessizliğin içinde büyütün. Anlam arayışını bitirmeyin ama onu dışarıda değil, kendi içinizde arayın. Çünkü inançsızlık bir eksiklik değil; yeniden inanma cesareti doğuran bir duraktır. Ve belki de asıl anlam, o durakta başlar.
Bir Bilgenin Işığı’nda bu derinlikli röportaj için, uluslararası birçok bilimsel yayına, araştırmaya ve akademik çalışmaya imza atan Prof. Dr. Kürşat Şahin Yıldırımer hocamıza içten teşekkürlerimizi sunuyoruz. Kendisinin insan ruhuna, toplumsal dönüşüme ve çağın psikolojik dinamiklerine dair yorumları, insana dokunan bir bilgenin sesidir. “Bilim, insanı anlamakla başlar; insanı unuttuğu anda anlamını kaybeder.”
Hocamızın güncel yazı ve düşüncelerine ayaktangelensaglik.com adresinden ulaşabilirsiniz.
Reklam & İşbirliği: [email protected]